Bir
Delinin Kaleminden; Ölüme Hazırlık!
İnsanoğlu
diyorum; yer yer Oğuz Atay oluyor farkında mısınız? ; ‘’ Ben
ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl
karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan;
bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum
albayım.”
Ya siz; ne kadar ölmek istediniz?
Kaçıyorum şimdi, herkesten ve her şeyden, insan
ailesinden eşinden dostundan kaçar mı? Ve neden kaçar?
Cevap mı; insan anlaşılmadığı yerde neden dursun
ki? Durman için hiçbir sebep yoktu oysa…
Tanrı’ya yalvarmaktan geçen günleri yaşıyorum, ‘’al’’
diyorum Tanrım al şu canımı yoksa emrine karşı gelmekten korkuyorum Tanrım’’ ve
gün geçtikçe kendi ölümümü hayal ediyorum…
Güzel ölmem gerekiyor bana yakışan da bu diyorum,
sonra ‘’ bana hayat yakışmadı ki ölüm mü yakışacak diyorum sıradan bir ölüm
düşlüyorum; herkesin aklında üç gün kalıp dördüncü gün unutulacak bir ölüm
olacak benim ölümüm diyor ve düşlüyorum…
Yaşamak için bana gerçekten ikna edici tek bir şey
söyleyin şimdi! Ama öyle sıradan şeyler duymak istemiyorum, yok neymiş yaşamak
güzelmiş, nefes alıyormuşuz, elimiz ayağımız tutuyormuş falan, benim elimin
ayağımın tuttuğu bana teorileri çürütecek kuramlar ile gelin, bana ben olduğumu
ve bu beni değiştirecek şeyler ile gelin, gelemiyorsanız bırakın beni ben
gideyim, ölüm bu bekletmeye gelmez…
İnsan aldığı her nefesten nasıl olur da azılı bir
düşmanından nefret eder gibi her anından nefret eder; ulan hiç mi ‘’şükürler
olsun Tanrım’’ diyeceğim bir anım olmaz şu hayat dediğiniz şeyde!
İşte o an anladım sizin ‘’fani’’ dediğiniz
dünyanızda bana yerin olmadığını, o an anladım Tanrının sadece seçilmişlere
büyük rol verdiğini, ve benim gibilerin de sizin dünyanızda sadece bir ucube
gibi yaşamaya mahkum edildiğini!
Kiminle ve neden girdiğimi bilmediğim bir savaşın
içindeyim, aklımdaki sesler gün geçtikçe artıyor, unutkanlık başladı bazen bir
önceki günümü bile hatırlamıyorum, tek istediğim oturduğum yerden bütün bir
insanlığa küfretmek başka bir isteğim yok diyorum sonra ‘’bana ne lan
insanlıktan’’ diyorum nerede hani insanlık diyorum…
Bir
gün herkesi ve her şeyi ardımda bırakıp kaçabilecek miyim buralardan adımı
sanımı değiştirerek geçmişimden kimsenin bana ulaşmaması için! Bu emelime
ulaşabilecek miyim? Yoksa hiçbir yere kaçamayıp sadece sıradan bir ölüm ile
toprak mı olacağım?
Sorular
sorular ve sorular, her geçen gün daha da çoğalan ve abuk subuk gelen onlarca
yüzlerce soru, cevaplarını bir türlü bulamadığım sorular!!!
Yoruluyor
muyum, yoksa bu yorulmuş halim mi, bilmiyorum, bence bu delirmiş halim olsa
gerek…
Yok
yere kendime dert arıyorum, bitmiş bir sigara paketine bile dertleniyorum kanlı
bıçaklı oluyorum ansızın, ‘’çare istiyorum ben ‘’ey insanoğlu’’ sizin karanlık
acımasız dünyanızda küçücük hayatıma sadece çare istiyorum, beni bu aklımı
tırmalayan çığlıklardan kurtarın, biri içimdeki sesleri sustursun artık
yalvarıyorum’’…
Sustuğum
zamanlar gelir aklıma ve soruyorum kendime ben bu zamana kadar bu çığlıklar ile
nasıl yaşadım diyorum, bu bir başarı hikayesi miydi? Hiç zannetmiyorum… Kapalı
kapılar ardında bu sessiz çığlıklar ile bir başına kalmak ne kadar ürkütücü
bilemezsiniz!
‘’ Ben ölmek istiyorum
sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını
seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da
kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım.”
Hani
başlangıçta demiştim ya her insan yer yer Oğuz Atay oluyor diye; işte ben bugün
Oğuz Atay’ım; ya siz…?
Ruhuma
bir fatiha okuman dileğiyle…
Aşkın
Şairi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder