Bir Delinin Kaleminden...: 2020

LÜTFEN DİNLEYİNİZ

25 Aralık 2020 Cuma

Sofia...

...

Hayal diyoruz ya hani bazen!

Gerçekten de hayal gibi yaşıyoruz Sofia!

Ne ellerin ellerime, ne gözlerin gözlerime!

Uzaktan uzağa sevmek bizimkisi!

Kaç kilise mesafesi sürer kalbine giden yollar!

Ve ben kaç yenilgiye rağmen ulaşırım gözlerine!



Sofia... 

Benim cennet bahçemin gülü.. 

Çocukluğuma giden en güzel hayal gibisin!

Yetim kalmış yalnızlığım.. 

Kaldırımlarda pinekleyen sarsak adımlarım.. 

Kanayan yaralarım diyorum ;

Kanayan yaralarım ve sen, sen Sofia... 

Aklıma gelen en büyük çaresizliğim!

Çetin geçen bir kış mevsimi gibi, 

Doyamadığım yenilgilerimin arka bahçesi.. 

Şarap tadında bir gün batımı gibi şimdilerde acılarım.. 

Ahhh Sofia!!

Büyüdükçe geçmeyen tek yarası gibisin kalbimin.. 

Bileklerimde soğuk kelepçelerin yalnızlığı!

Ahh Sofia.. 

Kalbime yakışan en güzel yara gibisin... 



Aşkın Şairi 

17 Aralık 2020 Perşembe

Yeniden Başlıyoruz Tanrım

 ... 

Delirmeye başladığımı bundan yıllar önce anlatmıştım, ya da yazmıştım hatırlamıyorum!


Gün geçtikçe daha da çok unutkan bir tavır sergiler oldum galiba, bence en iyisini yaptığımı düşünüyorum, çünkü böylesi bana kolay kolay zarar veremezdi doğrusu!


Bazen kendimi bir ağaç gibi hissediyorum, bir yerlerdeyim nefes alıyorum, düşünüyorum kendimle konuşuyorum ama sesimi kimse duymuyor gibi hissediyorum, doğrusu sesimi birileri duysun diye yalvarıyorum Tanrıya. Neden böyle bir çabanın kölesi olduğumu hiç bir zaman anlamayacağım bunu da çok iyi biliyorum..


Belli belirsiz düşüncelerin içinde uzaktan uzağa hayaller kuruyorum, her seferinde yemin ettiğimi de biliyorum, bir daha hayal kurmayacağım dedikten kısa bir süre sonra yeni bir hayalin baş kahramanı oluyorum ve sonra "neden" diyorum "Tanrım neden ben?"


"Ben bu işi beceremiyorum Tanrım, ben bu insanların içinde yaşamak nedir nasıl yaşanır bilmiyorum" sözcükleri arasında engelli maraton koşar gibiyim her seferinde de sonuncu olunmaz ki ama Tanrım bana da yazık! (dedi ve umarsızca gülümsedi içimdeki deli) 


Ne çok gitmek istedim kendimden, gitmek istediğim her yerden gitmeyi başardım da bir kendimden gidemedim, en çokta bu yakmadı mı canımı zaten?


Kendimi anlamaya çalıştığım filmin bu kaçıncı sezonu kaçıncı bölümü bilmiyorum, bilmediklerim gün geçtikçe artıyor, yeni bir yenilgiye kucak açmış gibiyim, her yenilgi yeni bir başlangıçtır zırvalıklarından bahsetmeyin bana, ben doydum yenilmelere biraz da siz yenilin ne olur sanki??


İnsanlar diyorum Tanrım insanlar anlamıyor beni, bende onları anlamıyorum, bana tapsınlar istemiyorum beni anlasınlar yeter, evet sen fedakarlık yaptın ama aptallık bizde desinler mesela, biz seni hak etmiyoruz desinler, sen doğruyken biz eğriydik desinler, senin daha iyi yerlerde olman lazım desinler, ya da hiç bir şey demesinler Tanrım, beni bana bıraksınlar, bana bir şey diyecekseler eğer "Sen bu hayatı hak etmedin sen bu dünyaya fazlasın" desinler...


Ne içime ne koca kainata sığmayan düşüncelere yardım ve yataklıktan yargılanacağım duruşma gününü bekliyorum, hiç bir savunma hazırlığı yapmadım tek söylemek istediğim ; " ben bunları hak edecek ne yaptım?"


Evet her insan gibi belli başlı günahlarım var tanrım ama sadece kendime zararım oldu benim, ben kimseye bir şey yapmadım, oysa etrafımdaki herkes mutlu olsun istedim, ben mutlu olamıyorum, mutluluk bende bir beden büyük duruyor diye herkes mutlu olsun diye çabaladım durdum, kimseye inandıramadım sevgimi kimseye inandıramadım güvenilir olduğumu, en sonunda içimdeki ses delirdi işte Tanrım olacağı da buydu, ya, ya birgün dışıma da vuracak olursa bu delilik ne olacak soruyorum Tanrım soruyorum, koca kainat bu deliyi nasıl kabul edecek, aklı başındayken beni kabul görmeyen insanlık beni delirmiş vaziyette nasıl kabullenecek...?


En amansız melodi gibi çınlıyor kulaklarımda o ucu bucağı olmayan gerzek sorular!!

Ben kimim ile başlayıp, neden beni anlamadın ey insanlık? diye sıralanmış yüz binlerce soru...


Yeniden başlıyoruz;

Bilmem kaçıncı dünya savaşı sırasında bütün silah arkadaşlarını kaybetmiş ve teslim olup bilip bilmediği her şeyi anlatmaya çoktan razı korkak bir asker gibiyim, esir düşüyorum kainata, insanların bir kuklası gibiyim, kandırılıyorum...


Kandırılmak nedir bilir misiniz? Bilmezsiniz bilemezsiniz bunu ancak bile bile karşısındaki kişilere fırsat verenler bilir, yani ben bilirim ben sizin bilmediğiniz onca şeyi bildiğim ve hiç bir şeyi bilmediğim gibi, bunu da en iyi ben bilirim...


Ah Tanrım ne güzel kandırıldık yine öyle değil mi, ben farkında değilmişim de sanki onlar kurnazca (kendilerince) ayakta uyuttular beni, ben de kandırıldım öyle mi? (dedi ve bastı kahkahayı içimdeki deli)


Uzun soluklu bir sessizlikten hemen sonra tutuşturdu yine elime sigarayı, aklımı kemiren sorular, sonra durup tuttum içimdeki delinin yakasından;


 "derdin ne lan senin? Kendini delirttin sıra bende mi? Ne istiyorsun benden nee?" 

 

diye haykırdım göz bebeklerin de gördüğüm şeytan siluetine bürünmüş kendime...


Sustu! Uzun süre bir şey söylemedi, ne kadar uzun bir süreydi bilmiyorum, yıllar geçmiş gibiydi aptal aptal gülümsedi sonra;

" neden gülüyorsun? " dedim, 

" gün geçtikçe bana benziyorsun farkında mısın, daha çok düşünüyor daha çok sessizleşiyorsun dışarıya karşı ve sadece içine konuşuyorsun yani bana, kabul et kendim gibi seni de delirttim" dedi içimdeki deli!


Haklıydı galiba, gün geçtikçe daha çok kaçmaya başladım insanlardan, benim kaçmalarım bitmiyor Tanrım, nereye kadar gidecek bu kaçamak hayatı bilmiyorum ve bilmediklerime bir yenisini daha ekliyorum...


Elbet bir gün bu da olacak ve ben yeni bir güne gözlerimi araladığım vakit bunların hiç birini hatırlamayacağım, en başta adımı sonra kim olduğumu nereden geldiğimi ve nereye gittiğimi bütün amaç ve hedeflerimi hatırlamayıp bu sefer gerçekten bilinçsiz bir şekilde sorgulayacağım, tam anlamıyla bir deli olarak...


"Beni en kısa zamanda bu güne uyandırman dileğiyle Tanrım" dedi ve sustu içimdeki deli...


Kısa bir not : içinizdeki deliyi serbest bırakın.... 

2 Ağustos 2020 Pazar

Hayaller güzeldir...


Yıl bilmem kaç çokta umrumda değil ama 21.yy içindeyiz geçim derdinin belimizi bükemediği bir zaman dilimi ama...

Göbek adımı yalnızlık koymuş kader biliyorum, karavanıma mı diyecek yok lüks +lüks değil ama herkesin hayalini süsleyecek güzellik ve sadelikte, aheste aheste ege kıyılarında karada bir gemi yürütür gibi gidiyorum denize sıfır olmakla olmamak arasında kalmışım ve iki ağacın birbirine dokunup aşkı teneffüs ettiği bir yere çekiyorum karavanımı...
Karavana direk bağlı bir gramafon gramafon da zeki Müren kulağımda çınlıyor dün gibi "rüyalar da buluşuruz" diyor...

Ayaklarım toprağa uzun süren bir hasret bitmiş gibi kavuşuyor, gökyüzü mü alabildiğince açık ve yıldızlar üzerime titreyen...
Dudağımda bir ıslık ile mini buz dolabına gidiyor adımlarım viski vodka rakı ve şarap çemberinden geçip gecenin karanlığına renk katmakta zorlanan ama kadehimi kırmızıya bulayan kırmızı şarapta karar kılıyorum yüzümde anlamsız bir galibiyet tebessümü ile...



Karavanın hemen yanına kurduğum ufak bir masa masa da sadelik sadelikte Franz kafka ve milenaya mektuplar elimde o nahoş tadı dudağıma sürükleyen kadeh ve güneş içime doğru batan..... 


Aşkın Şairi /02.08.2020

YASAL UYARI

ŞİİRLERİN İZİN ALINMADAN KOPYALANMASI VE KULLANILMASI 5846 SAYILI FİKİR VE SANAT ESERLERİ YASASINA GÖRE SUÇTUR. TELİF HAKLARI GEREĞİ İÇERİKLERİN PAYLAŞILMASI YASAKTIR, AKSİ HALDE HUKUKİ İŞLEM BAŞLATILACAKTIR...