Bir Delinin Kaleminden...: 2022

LÜTFEN DİNLEYİNİZ

24 Aralık 2022 Cumartesi

Tanrı Beni Neden Sevmedi Aurora...

...
Tanrı beni neden sevmedi Aurora?
Oysa Tanrı'nın yolundan gitmişliğim de vardı zaman zaman, dışa vurduğum yanılmışlığımın ardında koskoca Tanrı aşkı vardı içimde, bitmiş sayılmazdı ayrıca, bütün bunlara rağmen Tanrı beni neden sevmedi Aurora?

Ablaların Despina ve Hannah, çok kez şahit oldular Tanrıyla verdiğim savaşa, ne vakit yalvarsam Tanrıya sizler için geleceğimiz için, Tanrı her zaman sessiz kaldı uçsuz bucaksız en devrimci yalvarışlarıma, özgürlükçü olmam mı hataydı, komünist düşüncelerim mi, ya da sizi her şeyden çok sevmem mi, oysa ben hep sizi düşündüm, böylesi iğrenç bir dünya da güzel günler görmeniz içindi bütün isyankar bakışlarım...
Soruyorum sana, Tanrı beni neden sevmedi Aurora?



Gün geçtikçe uzaklaştım tanrının yolundan, ve sizler içinde tanrının olmadığı bir hayat diledim hep, yarım kaldım kızım, yalnız kaldım, tanrı beni koskoca kainatta bir başıma bıraktı, yalvarışlarım, yakarışlarım, el açıp dua edişlerimi boşa çıkardı Tanrı, çaresiz kaldım güzel kızım anlasana, uçsuz bucaksız uykularımdan uyanıp soruyorum sana, Tanrı beni neden sevmedi Aurora? 


Tanrının aslında bir yaratıcı oluşunu yok saydım, o sadece bir oyun kurdu ve oynadı bizimle Aurora...
Eğer gerçekten Tanrı olsaydı, elimizden tutardı, el açtığımız zaman yol gösterirdi, ben tanrı olsam öyle yapardım, yarattığına yardım etmez misin Aurora..?

Bu söylediklerimi büyüyünce çok daha iyi anlayacaksın kızım..
Tanrıya giden yollardan nasıl kaçtığımı, artık Tanrıya giden hiç bir yola inanmadığımı, çünkü Tanrının bizi yarattığını, unuttuğunu anlayacaksın güzel kızım...

Çok yoruldum, tükendim ve birazda yaşlandım galiba ama hep merak edeceğim bunu ;

Tanrı beni neden sevmedi Aurora....?


Aşkın Şairi / 7.His 

17 Ekim 2022 Pazartesi

Tedavülden Kaldırılan Coğrafya...

...
Geri gelmeyecek günlerden geliyorum ben..
Sizin iyi bırakıp daha iyi günlere gittiğiniz günlerden geliyorum yani...

Çokça yoksul bir hayati coğrafyanın bağrında geçti sefil günlerim, acılı, sancılı, hüzünlü, kederli ve karanlık...

Yer yer nasıl yaşanması gerektiğini unuttuğum günlerin koynunda sabahladım, korkuyla, titreyerek, ürpertiyle, kan ter içinde gözlerimi güne açarak... 

Binlerce günüm dünyanın adaletsizliği tarafından taciz edildi, ellerim, ayaklarım, dudaklarım, gözlerim, düşüncelerim ve hayallerim, artık kirlenmiş ikinci el bir hayat yaşıyorum, hayatıma girenler yadırgar gibi, azılı bir suçlu gibi bakıyor bana, kainatta hiç bir şeye tepki göstermediğim halde bütün bu düzenin tek sorumlusu benmişim gibi bakıyorlar bana... 

Penceremin önünde yetiştirdiğim çiçekler kaldı bana, dili yok lisanı yok, hayali sözcüklerle anlaşıyoruz, günde yer yer 5 ile 6 öğün oturup uzun soluklu sohbetlerimiz oluyor tabii, unutmadan bir de evimin balkona çıkan köşesini bir türlü paylaşamadığım Albayım var, onu unutmak büyük ayıp, işlenmiş en büyük günah sayılır, onun yeri ayrı, onun yeri başka, sizin de öneminiz yok ama Albayım başka işte... 

Sigara dumanına esir düşmüş bir odaydı burası küçük ama denize nazır bir yalı gibi dumanlı havası vardı, sadeydi lakin bir o kadar da gök kuşağı misali rengarenk, sessizdi ama en büyük karnavala ev sahipliği yapar gibi gürültülü, çığlıklar, haykırışlar, yalvarışlar ve niceleri... 


Düzenli olarak gitmeyi hayal ettiğim pazar ayinlerine coğrafi sorunlar ve nedenlerden dolayı gidemediğim için, mütemadiyen pazar günlerini Albayım ile bu odanın balkon çıkışında yer verdiğimiz köşede iki adet tekli koltukta karşılıklı oturup şekerli Türk kahvemizi yudumlarken günah çıkarma merasimimiz oluyordu, kimin günahı kimden çıkıyordu bilinmez, lakin hep gözyaşı ile biten huzur kokulu anlardı filmin son sahnesi, ne acı ve ne trajedik... 


Akşam gelirken ekmeği sen al kavgalarımız vardı en kötüsü, evden çıkmadığımız için ekmeği de alanımız yoktu açıkçası, saçmaydı evden çıkmadan ekmek al gel muhabbeti, çok gülmüştük buna günlerce aç kaldıktan sonra, latifeli bir hayat yaşıyorduk bu küçük oda içerisinde Albayım ile, zararımız yoktu birbirimize, en etkili ilaçlardan da etkili karşılıklı diyaloglarımız vardı hiç yoktan...

Eskiden kalma tüplü bir televizyonumuz vardı nerden baksan Albayım ile yaşıttı, takılırdım bazen " Albayım bugün seninle birlikte televizyonumuzun da doğum günü" diye, kızar gibi ama "aah be evladım yaptın yine yapacağını" der gibi bakışı vardı diğer yandan "yap evladım böyle espriler, kimim var ki senden başka" der gibi, sonra uslanmaz bir fon müziği pimi çekilmiş bomba gibi düşmüştü sanki odanın içine ve dolardı gözleri Albayımın, hemen suçlardım kendimi, abartı gibi gelirdi lakin oracıkta kapanır ayaklarına özür dilerdim, Albayım başkaydı çünkü, kainatta üzülecek en son insandı belkide...

Albayım da bana benziyordu pazartesi günlerine uyanmaktan ve o günü bitirmek için geçen zamandan nefret ederdik, pazartesi günlerine karşı ayrı bir fobimiz vardı doğrusu, en sevdiğimiz dizi pazartesi günü dahi olsa içimiz almadan izlerdik bazen de sonunu beklemeden kapatır televizyonu susar kalırdık öylece, pazartesi iğrençti, halen de iğrençliğinden ödün vermedi...

Mevzumuz pazartesi değildi tabii bahsi geçince değinmek istemişimdir.. 

21. Yüz yılın en iğrenç döneminde yaşıyoruz Albayım, canımız nasıl isterse öyle yaşıyoruz şu sıralar, yazmak istediğimizi yazıp söylemek istediğimizi söylüyoruz, ve yapmak için sıraya koyduğumuz nice şeyler.. 

Bilen bilir, bir şarkı vardı "eksik bir şey mi var anlayamam bak çayım sigaram her şeyim tamam", ne çok derinden yaralanmıştır beni anlatamam, milyonlarca anlam yüklü hepi topu bir kaç cümle, ve yıkılan hayallerimize ev sahipliği yapan ikinci el bir hayatımız var işte...

Kulaklığı takıp, küçücük evin bir odasında koca dünyadan nasıl da uzaklaşırdım, Albayım sen bilirsin o hallerimi, acınası bir haldi görenin bir daha görmek istemeyeceği, teselli cümleleri kurduğu, beni tanrıya havale ettiği bir haldi benimkisi, öylesi bitik ve yitik... 

Kendi içimde kaybolduğum en güzel dünyaydı burası, insansız hava sahası diyordum ben buna, yalnız, korkusuz, sessiz ve bi o kadar kimsesiz... 


Evden kaçar gibi çıkıp uzun uzun yürüdüğüm yollar ve günler vardı, evin yolunu unuttuğum, döndüğüm vakit beni neyin beklediği korkusu, bitmeyen en büyük korkuydu bu, hiç bir zaman da bitmedi, yıllardır süren bir iç savaş gibi... 

"Terliklerimle gelsem sana sonunda aşkı bulmuş gibi" diye devam ediyordu şarkı, demiştim bilen bilir diye, kim bilir kimin hayallerine dokundum şimdi, umrumda değildi oysa, çünkü zaman zaman benim de hayallerime dokundular, kirli elleriyle, hoyratça, kırarak, dökerek, acımadan, insanlar bendeki acıma duygusu yok ettiler... 

Öyle ki, başka bir galaksiden gelmişler ve genlerimle oynamışlar gibi hissediyorum, bir gece de nefret etmedim insanlardan Albayım, yıllarımı alan bir süreçti bu, sonunda beni bomboş bir eve hapsedecek, düşüncelerimle konuşmama sebep olacak, konuşmayı unutturacak, kendi lisanımı kendi alfabemi ortaya çıkaran bir soykırımdı bu, sovyet Rusya dan tutun ki bütün kıtalara yayılan bir kıyımdı, bir kişinin yerle bir olan dünyası dışında kimseye bir şey olmamıştı, olamazdı da zaten... 

"öyle bir şeydi ki bu kolay anlatamam" diye de devam ediyordu şarkı, şarkı devam ediyordu da hayatım devam ediyor muydu bilmiyorum, bilmediğim şeylerin içinde bilinmeyen denklem olup kalıyordum, matematiği sevmediğimi söylemek isterim, söylemek istediklerimin bitmediği yerdeyim... 

"Delisin sen yaaa" mesajları aldığım teknoloji ile iç içe olduğum günler geldi gözümün önüne, acı çekmiş ve çekmekte olan kadınları güldürdüğüm vakit gelirdi böyle ve benzeri mesajlar, yanında olmak istediğim herkesin bir karış ötesinde olurdum her nedense.. 

Kimin ne tarafındaydım bilmiyorum lakin, delirdiğim yerdeyim ben, gecenin üçünde birinin beni bulacağı karanlık sokakların her yerinde, sonu gelmeyen bir senfoninin en can alıcı notasında, arsız bir hayalin en dehşet verici yerindeyim, sorup durmayın artık, tedavülden kaldırılan bir coğrafyanın tam ortasındayım.... 


Aşkın Şairi 

4 Haziran 2022 Cumartesi

Yakışanda Bizden Yakışmayanda...

...
Ah be Albayım..
Onca zaman anlattım sana, içime düşen, düştüğü zaman da kalkıp gitmeyen ne varsa..
Adı konmuş veya konmamış ne varsa anlattım sana işte Albayım, olur da geceme ışık, yoluma yoldaş, günüme şans, düşlerime bir rüya olursun diye, yanılttın beni ve bu koca dünya da bir başıma bıraktın Albayım...

"Aah herkese bir park lazım tek başına ağlamalık" diyordu ya şair, heskesi geçtim bana da bir ülke lazım tek başına ağlayıp tek başına yaşamalık, tek başına iktidar olup, o iktidara tek başına muhalefet olmalık...

Gelmesini bilip, gitmesini bilmeyen düşüncelerden bahsettim size, bir sancı gibi, ansızın içine düşen korku gibi, yuvayı yapmadan yıkan şüphe gibi, yüzüne düşen bir tebessüm gibi, ve o tebessümü çok sürmeden top yekün seferberlik ilan ederek yıkan kaygı gibi...

Çocukluğumuzu çok hızlı yaşadık biz ve ondan sonra yüzümüzde bir mülteci gibi kaldı tebessümler, geldi ve çabucak gitti, kalmak bilmeyen gülüşlerin uğrak yeri olduk biz Albayım..

Yoldan geçen ve bir daha aynı yolda karşılaşma ihtimali olmayan iki yabancı gibiydik mutlulukla, çünkü bize daha çocukken öğrettiler mutluluğun konar göçer olduğunu, sonra mı; aklımız yettiği vakit mutluluğu beklemekten vazgeçtik, çünkü zamanın bir yerinde uğramıştı bize mutluluk ama o zamanlar biz daha çocuktuk, zamansız uğradı işte, asıl ihtiyacımız olan yerde ise hüzünlere kucak açtık, en üryan gelişmelerde hüzünlere gebe kaldık ateşler içinde.. 


Albayım, Albayım yanlışın olmasın biz zamanın saptığı noktaya denk geldik, zaten sonrası hep bir iç savaş, hep bir kargaşa, hep bir geçim kaygısı, hep fazla mesai, hep yeni doğan bebeğe veremediğimiz sevgi, ve elimizden kayıp giden zaman işte...

Yeni doğan bir bebek, ve ona veremediğimiz sevgi birde ona ayıramadığımız zaman, hiç yabancı gelmiyor değil mi Albayım, yoksa büyüklerimizde bunlardan yoksun ve habersiz büyüdü, onlarada mı öğretmediler bunları ayıp etmişler işte...

Nereden geliyor bu ney, hangi makamdan girdi bu neyzen, içimde kasırgalar kopuyor, ah çektiğim yerdeyim, çocukluğumdan kalan ne kadar güzel ne kadar kötü ve ne kadar anlamsız hatıra varsa kaldırıp köşeye attığım yerdeyim, eskisi gibi de değilim, sesli düşünüyorum, insanlara aldırış etmeden, annem ve babam yanımda ölürken, insanlığı ellerimde öldürüyorum, acım Albayım, acım içime sığmıyor, paylaşmak güzeldi ya hani, acımı insanlıkla paylaşmak istiyorum, benim canım yandı, insanlığın da canı yansın istiyorum işte... 

Geldiği gibi gitmek bilmeyen, çocukken sevmediğimiz misafirler gibi geliyor aklı selim olmayan düşüncelerim, kendi geldiği yetmezmiş gibi bir de yandaş medyasını alıp geliyor, oysa ben en son tek başına yaşamalık bir ülkede kendi başıma iktidar olmuştum konu ne ara buraya geldi, aşk olsun sana Albayım, o kadar söyledim sana ben şu kalemi elime aldığım zaman bana dur de, diye, bak yine olur olmadık şeyler yazdık yakıştı mı şimdi bu bize? 

"Olsun evladım olsun yakışanda bizden yakışmayanda bizden" der gibi bakışın yok mu Albayım, bu sefer de senin dediğin gibi olsun be Albayım, yakışanda bizden yakışmayanda.... 



Aşkın Şairi /7.His 


2 Mayıs 2022 Pazartesi

Çıktığımız Bir Yolumuz Var Albayım

...
Çıktığınız bir yol var sayın Albayım..
Rütbeleri mevkileri makamları yerle bir ettiğimiz, görmezden geldiğimiz ve herkesi eşit gördüğümüz bir yolumuz var..

Gözlerinde özgürlüğü görüp kabul ettiğim bir kadın var aklımın en ücra köşelerinde sakladığım..
Tutkuyla dans ediyoruz, elleri ellerimde, düşünceleri düşüncelerimde, ve hiç bir gerçek onun kadar güzel görünmedi gözlerime..

Keşkelere sığınmadığımız, ışıkların ötesinde bir umut bizimkisi, yakalaması zor bir hürriyet, peşinden koşup durduğumuz bu sevda ; bir zafer şarkısı gibi dilimizde..

Dilimizi dinimizi yerli yersiz kahkahalarımıza karşın, kadeh kaldırıp, aşkla yürüdüğümüz bir yol işte Albayım..
Kırlarda koşturup duruyor içimizdeki çocuk, özgürlük meşalesi elinde, gözlerinde geleceği, ayaklarının altında bütün kanunlar, haklının yanında yer alan duruşlarıyla, kırlarda koşturup duruyor içimizdeki çocuk..

Çıktığımız bir yolumuz var işte Albayım..
Zor bir savaş, zor bir direniş,
Kazandığımıza inandığımız bir yürüyüş,
İnandığımız yerden yeniden inşa ettiğimiz bir dünya,
Kendi kurallarımız, kendi inancımız, kendi kanunlarımız,
Fikirlerinden dolayı yargılanmayan gençlerimizin dim dik yürüdüğü sokaklar,
Köşe başlarında çiçek açmış duygularımız,
Ve sonsuza akıp giden masmavi Denizlerimiz var..
Kısacası çıktığımız bir yolumuz var Albayım,
Herkesin kolay kolay anlamayacağı bir fikir ile,
Çıktığımız bir özgürlük yolumuz var...

Aşkın Şairi / 7.His 

29 Nisan 2022 Cuma

Devrimci Yolculuk

...
Fikirlerimin en özgür yerlerine giden otobüs yolculuklarını tercih ettim her zaman...

Özgürlük her şeyimizdi, ve hiç bir zaman çıktığımız bu yolda kimse fikirlerinden dolayı yargılanmadı, fikirlerinden dolayı asılan insanlar tanıdık...

İstediğimiz gibi yaşadığımız bir dünya hayal ettik, gerçekleşmesi için hiç bir eylem yapmadan..

Yalnız kaldığımız davalarımız oldu zaman zaman, ve çoğu zaman tek başımıza yolculuklar yaptık, hayatın bize her seferinde bir ilki yaşattığı uzun soluklu ve bir o kadar kendimizle baş başa kaldığımız o güzel otobüs yolculukları..
Acaba adını sorsam söyler miydi, gözlerinde uzaktaki bir mevsimi gördüğüm ışıklar, ya da saçma sapan bir konu ile başlayan ayrım noktasına kadar giden bir sohbeti tetikler miydi bahaneler...

Uzun otobüs yolculuklarını sevdiğimi ve bu yolculuklarda saatlerce satırlar arasında dans eden çocukluğumu gördüğüm doğrudur, nadide bir eser gibi duruyordu özgür düşüncelerimiz...

Öyle kolay değildi bir devrimci gibi çıkmak bu uzun yola, kararlılık isterdi, emek isterdi, yürek, tutku, cesaret ve aşk isterdi, sence bizde hepsi var mıydı, bilmem bunu karşılıklı konuşmamız gerektiğini düşünüyorum...

Gözlerinde görüyorum bazı insanların o özgürlükçü savaşçıyı, ama çoğunda yıkık dökük hayaller yaşıyor, gerçek olması için çaba gösterilmeyen şeyler işte, bilirsin emek her şey demekti, özgür olmak için devrim yetmezdi, çabalamak, uğraşmak, görmek, dokunmak sevişmek gerekti, özgür olmak bunu gerektirirdi, sence ikimiz de özgür müyüz?

Bi bakayım gözlerine ; yok, daha özgür değiliz seninle, ellerin ellerimde istikrarlı bir yürüyüşe çıktığı zaman, gözlerin gözlerimdeki iktidarı yerle bir edip başa geldiği vakit bence o zaman özgürüz, sence özgür müyüz ikimizde...???



Aşkın Şairi / 7.His 

Tanrının Muazzam Bir Oyunu...

...
Merhaba Albayım...

Tarihi söylemek gelmiyor içimden, söylesem de zamana müdahale edemezsiniz bilirim, Tanrının en büyük oyununda bir parça olduğumu an itibariyle anladığımı söylemem gerekiyor..

Ne muazzam bir oyun ama.. Gerçekten Tanrıyı tebrik ediyorum, böylesi kusursuz bir oyunu ondan başkası yapamazdı zaten, ziyadesiyle kaybettik kaybolmaya yüz tutan inancımızı Albayım..

Sonra beni inançsızlık ile suçladılar, yüzüme bir ucube gibi baktılar, sanki bir cinayet zanlısı gibi sorguladılar beni Albayım, oysa benim bu hale gelmem için onlarca binlerce sebebim vardı bilmediler Albayım bilmediler...

Tanrının kusursuzluğu adı altında Tanrının yer yüzündeki en büyük oyunu veya en büyük adaletsizliği diyorum ben buna, ki ; Tanrı kimseyi eşit yaratmadı, ve Tanrı asla bir adalet timsali olmadı Albayım...

"Eh be evladım ben sana demiştim" dediğinizi duyar gibiyim Albayım, haklısınız sizi dinlemem gerekirdi, en başından alıp başımı galaksiler arası bir seyahate çıkmam gerektiği gerçeğini halen görebiliyorum, geç kaldım Albayım, insanım, insandan ziyade Tanrının oyunlarına geldim, kandırıldım işte Albayım...

Ben boşuna isyan etmiyorum, boşuna vazgeçmedim yaşamaktan, yaşanacaklardan, ve yaşanmış olan her şeyden, sebepler aleminde bir umutsuzluk abidesi gibiyim Tanrının muazzam oyununda...

Bence her şey için çok geç kaldık Albayım, sen bana, bende sana, gerisi komplo teori zaten, ama biz birbirimize çok geç kaldık Albayım, sen bana böylesi bir kurtuluş yolu, bir Öncü, bir izci, bir kahraman yahut bir baş yapıt olacakken, biz birbirimize çok geç kaldık be Albayım, yazık oldu bize...

Önceden olsa tanıdığım tanımadığım herkesin hayatına bakar yazık olmuş onlara derdim şimdi mi, kimse umrumda değil, bu oyunda bende varım ve en çokta bana, en çokta sana, hepsini geçtim de en çokta düşüncelerime yazık oldu be Albayım...

Oysa düşüncelerimin özgür kalması gerekirdi, bütün kainata gerçek güzelliklerden yahut gerçek acılardan haberler verecek düşüncelerim özgür kalmalıydı Albayım... 

Koca dünya ve boşa dönen dolaplar, hep bir oyun içinde kaldık, tam bitti derken başka bir oyun başladı Albayım, ne zaman kazandım diyeceğim artık düşünmek bile istemiyorum, çünkü Tanrı bu oyunda her zaman galip geliyor, neden olan bana oluyor, yoksa Tanrı beni sevmiyor mu Albayım, oysa Tanrı insanları severdi hani, Tanrı beni neden sevmedi Albayım nolur söyle bana, Tanrı'm beni neden sevmedi...? 


Ne çok şey geçiyor küçücük aklımın içinden, ışık yılı uzaklığında yaşam bulan absürt hayallerim varken, aptalca gerçekler, benim iki adım öteye gitmeme engel oluyor, bütün bunlar Tanrının oyunu değil de nedir Albayım, biri bana artık doğrular ile gerçekler ile gelsin, ya da yok, yok birileri bana gelmesin Albayım çünkü birileri varken de yalnızdım onlar yokken de yalnızım değişen bir şey olmayacak o yüzden kimse gelmesin bana Albayım, oysa ben artık sadece Tanrının beni sevmesini istiyorum....

Tanrının bir gün aklına gelir miyim acaba, elimden tutar mı beni düştüğüm yerden kaldırmak için, yalvarırcasına beklediğim ölüme kavuşturur mu beni Tanrı...? 

Okunmamak için yazılmış bir kitabın ön sözü gibiyim işte Albayım, yazılmaması gerekenleri yazdığım ve okunmayacak şeyler düşünüp kaleme aldığım için, ve Tanrıyla bitmek bilmeyen bir savaş verdiğim için canım cehenneme Albayım... 

Unutmadan size, Albayım, gelecekten geçmişe giden bir yolculuğun içinden, Tanrının muazzam oyunundan selamlar getirdim, Tanrının muazzam oyunundan selamlar... 


Aşkın Şairi / 7.His 

23 Nisan 2022 Cumartesi

Bence Tanrı Çıldırmış Olmalı

...
Bence Tanrı çıldırmış olmalı...!!!

Alışılagelmişin dışında bir düşünce olacak bu biliyorum ve hiç bir yorum hiç bir fikir de zerre umurumda değil soracak olursanız!!!

Niye ve neden mi böyle düşünüyorum, çünkü Tanrı beni yarattıysa benim yanımda olmalıydı beni zor durumdan çıkarmak zorunda yahut bana bi ışık olmalıydı Tanrı benim gözümde azılı bir düşmanımdan hiçte farklı değil işte...

Bu yüzden Tanrıya olan inancımı kaybettim ben öfke ve nefret kusuyorum artık...

Eğer bir Tanrı varsa ve beni yarattıysa, o sizin Tanrınız, ben koca kainatta tek başımayım yapayalnızım, dediğim gibi Tanrı sizin Tanrınız, sizin yardımcınız, benimse artık hiç bir şeyim...

İnsan sevdiğini kaybeder üzülür ağlar ailesinden birini yahut evladını kaybeder kahreder ağlar, lan ben Tanrımı kaybettim, öfke kustum kin besledim, yoruldum her şeyi yaratan Tanrıydı öyle değil mi o zaman her şeyin sorumlusu olarakta Tanrıyı suçlamam çokta yanlış olmayacaktır, olacaksa da benim yanlışım sizi hiç ilgilendirmez...

Gelip geçici bir öfke, kin ve savaş değil bu benimkisi, sonsuza dek ve eğer gerçekten Tanrı varsa yeniden varoluşa dek sürecek bir direniş benimkisi...
Bazen biri bana Tanrı bunu böyle uygun gördü bunu yasak kıldı dediği vakit aptalca bir gülümseme geliyor inanır mısınız? Bence inanırsınız çünkü siz inanmakla yükümlüsünüz Tanrınız böyle istedi değil mi?, aaa bakın yine o aptalca gülümseme suratımda, gözlerimde ve yüreğimde, yazık size...

Nasıl bir fikir nasıl bir kavram yahut ideoloji yine sizi çok ilgilendirmez, lakin varoluşumuza aykırı şeyler yaşıyorum (ki Tanrı varsa ve onun düzeniyse bu)...

Öyle çok yoruldum ki bazı şeyleri düşünmekten, gerçekten saçma geliyor bu hayatı bu şekilde yaşamak ve devam ettirmek, bazen bitirmek geliyor içimden, bitsin gitsin diyorum, ve gerçekten Tanrı varsa da hesap günümüz gelsin istiyorum, bana verdiği akıl ile fikir ile ve bütün benliğim ile şu an ki aklım ile karşısında durup bana hiç bir şekilde bir ceza ve ödül veremezsin bütün bunların tek sorumlusu sensin diyip gözlerinin içine bakmak istiyorum(çıldırmışcasına)...

Böyle çıldırdım, böyle benliğimi kaybettim, böyle varlığıma karşı çıktım, böyle terkettim öğretilmiş dinimi, kimse bana kafirlik, inançsızlık ateistlik ile gelmesin kusura bakmayın, açın gözlerinizi bir etrafa bakın, inanmak neydi bi düşünün sorgulayın bazen bazı şeyler sadece sorgulamaktan ve çözüm aramaktan geçer, görün bu gerçekleri...

Nasıl olacakmış diyenler vardır şimdi içinizde, hemen açıklayalım ; hani sizin Tanrınız eşitliği biliyor ve her şeyi eşit yarattı ya, siz bi düşünün bakalım koca kainatta hangi coğrafya ile eşitsiniz, hanginiz emeğinin karşılığını tam olarak alıyor ve evinize yetişip, geçiminize rahat bir şekilde devam ediyorsunuz, ama siz çok biliyorsunuz ya buna da hazır bir cevap bulursunuz onların yönetimi şöyle bizim para birimimiz böyle diye ama üzgünüm o iş hiçte öyle değil...

Geçmiş olsun inananlar için, geçmiş olsun kör gözleriyle her şeyi görüyorum diyenler için, geçmiş olsun ; aldığım para bize yetiyor derken dolandırıldığını görmeden şükredenler için, hepiniz için teeeek tek geçmiş olsun insan oğlu....


Aşkın Şairi / 7.His 

Ne Çok Bekledim Seni Hannah

...
Ne çok bekledim seni Hannah..
Mevsimleri değiştirdi Tanrı,
Saçlarıma dokunan rüzgarlar tanıdım uzun zaman,
Bir takvim yaprağı düştü zigon sehpaya..
Kadeh kadeh unuttuğum gecelerim oldu apansız..

Ne çok gelmedin Hannah!!!
Satırlar dolusu şiirler yazdım bakışların için,
Yanıp sönen volkanlar gibiydi parmaklarım arasında sefa süren sigaralar,
Notası yekpare bir yaşam şekliydi yer yer attığım adımlar,
Gelişin üzerine kurulan hayallerim var oldu bazı bazı...

İlk adımını attığını düşler gibi bakışlarım kaldı parklarda..
Çocukluğumdan kalma alışkanlıktı salıncaklarım,
Ne çok direnişti, ne çok sabırdı seni beklemek Hannah...
Geldiğin gün,
Sanki geri uğurlayacak gibiydi korkularım,
Geldiğin gün Hannah,
Sanki düzen değişecek gibiydi şüphesiz,
Heyecan vericiydi seslenişlerin,
Bir tohumun filizlenmesi gibi mucizeviydi işte..

Ne çok kaçtım seni beklemekten Hannah..
Her şeyi değiştirecek gelişlerinden,
Her şeyi alt üst edecek düşünceler çıkardım gecelerimin karanlığında,
Binlerce otobüs ve uçak bileti aldım senden kaçmak için..
Hangisi çareydi?
Ve hangimiz kurtuluştu bir diğerimiz için?

Üzgünüm Hannah!
Seninle asla tanışmayacağız,
Hiç bir alışverişin temelinde yer almayacak varlığın,
Hiç bir çocuk parkında anılarımız olmayacak seninle,
Ve Despina, varlığından bir haber yaşayacak..

Üzgünüm Hannah..
Sana hiç bir şekilde şefkatle dokunamayacak ellerim,
Ve kainat asla haberdar olmayacak varlığımızdan..
Çünkü bilirim ki gelişin bütün kainata karşı savaş niteliği taşıyacak..

Gelmeyişine yazılan şiirler duyuyor insanlık,
Ve ben sensizliğin dipsiz kuyularında çığlıklar atıyorum Tanrıya,
İyi ki gelmedin Hannah, 
Ya da keşke gelsen.. 
Kim bilir hangi inanışla kucak açarım sana, 
Hangi yokluk ve sefalet içinde umutla beklerim şimdi seni?
Ve hangi uyanışı bir çare gibi görürüm.. 


İyi ki gelmedin Hannah.. 
Çünkü dünya senin yaşayabileceğin bir yer değil! 
Çünkü dünya ;
Benim seni sevgiyle kucaklayıp bir ömür koruyabileceğim bir yer değil, 
Dünya adaletsiz, 
Dünya acımasız, 
Dünya senin yerin değil Hannah, 
İyi ki gelmedin kızım, 
İyi ki gelmedin(keşke gelseydin) .... 


Aşkın Şairi / 7.His 

20 Nisan 2022 Çarşamba

Tanrıyı Dansa Kaldırmak...

...
Tanrının gözünde bir ucube gibi olduğumu düşünüyorum, insanların gözünde ise sıfırdan farksız etkisiz bir eleman gibiyken, O'nun gözünde bir çok şey demektim, bakışlarından anlıyorum bunu ama ispat edemiyorum işte en acısı da bu olsa gerek...

Bazen doğru ve yanlışı birbirinden ayıramıyorum, gerçekten çok kötü bir durum, doğruya yanlış gözle bakıp yanlışı da evrensel bir doğru gibi görüp kör kütük kucak açmak ne aptalca bir şey değil mi?

Ama anlamadığım ve anlamakta ustaca zorluk çektiğim bir şey var ki bu doğru kimin doğrusu ve neye göre doğru, belki ben yanlışa karşı farklı duygular besliyorum yani olamaz mı??

Gelip geçici bir inanış değil benimkisi, kağıda ve kaleme böylesi taparcasına dokunmak, doğarken inanmış olmak bazı şeylere, zaman içinde kaçarken kaybetmek bütün inanmışlığımı, ve ayağı takılıp düşen bir çocuğun dizindeki sancı gibi her kalbe dokunuşum, öylesi acı, öylesi masumane ve öyle çaresiz...

Böyle olmamalıydı sanki doğruların dile geleceği yer ve zaman.. Sanki yanlış yerde yanlış zamanda söylenmişti bazı doğrular, kimin doğrusu kime yanlış gelmişti ki...?

Zaman diyip geçtiğimiz şeyi büküp başka bir evrene geçmek gibi aptalca fikirler taşıyorum zihnimin bir yerlerinde, zamanı bükmek ne garip, zamandan ziyade duygularımızı büküyorduk oysa, gelişlerimizi gidislerimize bağlayan güzel kararlar alıp, dört duvar arasında idam ediyorduk göz yaşlarımızı...

Kararı alanda bizdik uygulamaya koyan da neyden kaçmaktı peki bu, üzgünüm tanrıya olan inancınıza karışmıyorum ama ben onun bu kusursuz düzeninden nefret ediyorum, kusursuz dediğiniz her şeyin bana büyük bir kusuru dokunuyor işte, "o öyle bir şey değil" gibi cümleler kuruyorsunuz ya kurmayın bana göre öyle bir şey işte, kusursuz evreniniz bana kusurlar ile geliyor işte...

Elimde yanıp sönmek bilmeyen sigara yığını, karşımda hayalini kurduğum bakışlar, ve zihnimde şarkılar söyleyen bir deli, hangisine inanmalı, ya da neye içmeli şimdi yahut neye nefret kusmalı??

Yok yok, herkese farklı gelen bir melodi ile tanrıyı dansa kaldırmalı bence bakarsın bu sefer çok daha iyi anlaşır kusursuz bir iletişim kurarız kim bilir..?

Elinden geliyorsa gözün görmüyorsa ama duyuyorsan ve bir yerden tanıdık geliyorsa sana bu inanmışlık o zaman hiç durma, inandığın yerden yakala kayıp olan gizemi ve tanrıyı dansa kaldır...

Kaybetmişliğe, ve yeniden var olmak adına, Tanrıyı dansa kaldır...

Aşkın Şairi / 7.His 

17 Nisan 2022 Pazar

Bu Deliye Sahip Çıkalım

 

Beşinci mevsimin ortalarına gelmiştim…

Böyle bir yanımda yağmurlar yağıyor fırtınalar, kıyametler kopuyor da diğer yanımda sanki yaprak kıpırdamıyor gibi…

Uzaklara gitmiş gelmesini beklediğim gurbetçi düşüncelerime gebeyim şimdilerde…

Alışılmışın dışında bir yaşam sürmeye heves ettim, Pazar günlerimi ayaklarımın gitmediği kiliselere yönelttim, bir günah çıkarma meselesi, bir geçim kaygısı yahut başlamaya niyet etmeden bitmeye yüz tutmuş gönül meselesi gibiydi inanç meselem…

 

Tanrıyla aramda süregelen ve değişime tabii olmayan bir tartışmadır devam ediyor işte…

Gelenin de gidenden farkı yok inanır mısın Albayım halden anlamıyorlar, sen onları saatlerce dinleyip bir psikolog edasıyla çözüm ararken onlar için, onlarsa sana sadece “çok abartıyorsun , takma kafana, bunlar da geçer” gibi saçma sapan şeyler ile seni teselli ediyorlar, adalet bu mu Albayım?

Ben onların inandığı adaletin kervanını s*keyim be Albayım…

Sonun da bana bunları da söylettiler ya daha da bir şey demiyorum ben Albayım, ama bana da yazık, düşüncelerime de yazık be Albayım…

 

Ben kaç aydır çıkmayan günahlarım yüzünden kilise de yatan düşüncelerime refakatçilik yapıyorum Albayım, insanlar yüzünden hastalanmış düşüncelerim var benim, çözüm aramaktan kaçan çok kıymetli eşim dostum var, benim sırtım hiç yere gelir mi aşk olsun Albayım , hiç tanıyamamışsın beni ve çevremi bak bana nasıl da tek başıma koca bir ordu gibi her şey ve herkese karşı dimdik ayakta gibi  ama yerle bir duruyorum…

 

Şimdi anladın mı Albayım beni? Bu nasıl bir yorgunluk bu nasıl bir tükenmişlik anladın mı Albayım…?

 

Üç noktalarımın geçmişinden gelen bir acıyı ben onurla günümüze kadar getirdim ve sonsuza dek uslanmaz bir yara gibi taşıyacağım üzerimde…

Felsefi düşüncelerimin içine, yer yer karışan komünist fikirlerime saygı duyulsa keşke, kimsenin görmediği yanımı herkes görse ve toplumsal bir kampanya başlatılsa mesela “bu deliye sahip çıkalım” diye, anlıyor musun Albayım, bu deliye sahip çıkılsa…

 

Mevsimler değişti, tanıdığım tanımadığım insanlar, gittiğim gitmediğim bütün şehirler, ülkeler, küresel iç ve dış savaşlar fikirler, düşünceler, kağıtla kalem, yer yerinden oynadı, gök kahrından ağladı, her şey değişti de bir ben bir de zihnimdeki oyunbaz düşler değişmedi işte Albayım…

 

Kaçıncı rövanşı oynuyoruz bilmiyorum, ama anlam veremediğim tek şey ben her seferinde yenik düşmeme rağmen oyun hep uzatmalara gidiyor Albayım, oysa ben artık kitabımı kolumun altına alıp öbür taraf diye nitelendirilen öğretilmiş dünyaya gidip , onlara da anlatmak istiyorum aslında kurgudan ibaretti inanmışlığımız, bir insana, bir tanrıya…

 

Yazık ettiler kendilerine Albayım, insanlar kendilerine ve kendilerinden sonra gelecek  olanlara çok yazık ettiler, kendi inandıklarını sonrakilere dayatarak onlarında hayatlarıyla oynadılar, oysa bıraksalardı da herkes kendi istediği şeye inanıp o yönde ilerleseydi, belki şimdi bireysel veya toplumsal düşünceler yerine tamamen (insansal) insancıl düşünceler olurdu, savaş diye bir sözcük olmazdı, dünyayı yerle bir etmek yerine yaşanılabilir bir yer olarak kalmasını sağlayacak fikirler öne sürebilirdik…

 

Gelişler kadar gidişler bıraktım adımladığım yerlere ben Albayım, insanlar görsün ki ben ne kadar geldiysem onlar için, koşar adım uzaklaşmamı sağladılar kendilerinden, şimdi mi; insanlara kutsal bir kitabın ilk buyruğu gibi sesleniyorum “insan olan hiçbir şeyi ve hiçbir yeri sevmeyin” diye, üzgünüm Albayım bende de adalet terazisi şaştı artık…

 

Acılardan yapma oyuncaklar, hüzünlü şarkılar, kan kırmızı şaraplar, ve tanrının en net gördüğü yerde, ellerim ellerinde, herkesi şahit tutarak kilisenin tam ortasında dans ediyorum en ölü niyetlerimi avuçlarıma alarak…

 

Bu günah çıkar mı Albayım, bu beden iyiye döner mi, “sev” diyen kitabı bana mı yazdılar, “Yuhanna ve Matta” anlar mı halimden ben böylesi her şeyi sevmekten vazgeçmişken…

Tanrının havarilerini şahit tuttum kendi içimdeki duygularımın vaftiz törenine, kötüsünden ayırt edilen bütün iyi niyetlerimi kurban ettim, huzurunda bir kutsal kitabın…

 

Hava şartları elverişli olmadığı için uzaktı insan insandan benim gözümde Albayım, imkanlar bu kadar kısıtlıyken nasıl olurda kavuşurdu elleri ellerime bir Tanrının…

 

Cümleye “sözün özü” diye başlasam ne fayda sözümün içinde özüm kalmadıktan sonra Albayım, resmi ve gayri resmi bütün inanışlarımı aşkla karışık, kilise kapısına bırakıp kaçtığım bir yerdeyim şimdi, dünyanın güzelleşmesi için, elimde bir mektup, gördüğün görmediğin herkese böyle buyur Albayım “Bu deliye sahip çıkalım…”

 

 

Aşkın Şairi / 7.His

26 Mart 2022 Cumartesi

Kutsanmayı Bekleyen Şiir

...
Ben sana Tanrı huzurunda kutsanmayı bekleyen on binlerce cümle kurdum..
Oysa sen sadece duyduklarınla kaldın..
Söylediklerimi duyan bütün ağaçlar dile geldi!!
Kuşlar, kediler ve köpekler, 
Hepsi hepsi bir insan yığını.. 
Kilisenin enzem bir köşesinde günah çıkarmayı bekleyen bakışlarım kaldı senden geriye.. 
Gelişi güzel olmayan bakışlar besledim avuçlarımda, 
Saçlarına uzanan hayallerim oldu zaman zaman.. 
Külleri nehirlere savrulmaya hazır bir ceset gibiyim şimdilerde.. 
Soğuk duvarlar sarıyor bedenimi.. 



Bu bir aşk acısı değil, 
Bu, bu yarım kalmış bir kadehin hikayesi.. 
Lisanı olmayan bir hayat mücadelesi 
Bu, Tanrıya küsmüş bir şairin hikayesi.. 
Konumuz bu değil şimdi..! 
Oysa ben sana Tanrı huzurunda kutsanmayı bekleyen şiirler yazdım.. 
Sen hangisini okudun...??? 


Aşkın Şairi / 7.His 

1 Mart 2022 Salı

Böylesi Daha İyi



Ben sizden biri değilim,
Siz bizden biri değilsiniz!
Ben sizin hiçbir şeyinizim.
Siz de benim, hiçbir şeyimsiniz!!!
Muhalif olmak ve kimsesiz olmak iyidir...


Aşkın Şairi / 7.His 

 

24 Ocak 2022 Pazartesi

Hannah...

...
Evet Hannah!
Sonunda bu da oldu...
Soğuğu iliklerime işleyen bir gecenin;
İçime düşürdüğü en güzel yangınısın şimdi...

Aşkın Şairi / 7.His 

YASAL UYARI

ŞİİRLERİN İZİN ALINMADAN KOPYALANMASI VE KULLANILMASI 5846 SAYILI FİKİR VE SANAT ESERLERİ YASASINA GÖRE SUÇTUR. TELİF HAKLARI GEREĞİ İÇERİKLERİN PAYLAŞILMASI YASAKTIR, AKSİ HALDE HUKUKİ İŞLEM BAŞLATILACAKTIR...