LÜTFEN DİNLEYİNİZ
24 Aralık 2022 Cumartesi
Tanrı Beni Neden Sevmedi Aurora...
17 Ekim 2022 Pazartesi
Tedavülden Kaldırılan Coğrafya...
4 Haziran 2022 Cumartesi
Yakışanda Bizden Yakışmayanda...
2 Mayıs 2022 Pazartesi
Çıktığımız Bir Yolumuz Var Albayım
29 Nisan 2022 Cuma
Devrimci Yolculuk
Tanrının Muazzam Bir Oyunu...
23 Nisan 2022 Cumartesi
Bence Tanrı Çıldırmış Olmalı
Ne Çok Bekledim Seni Hannah
20 Nisan 2022 Çarşamba
Tanrıyı Dansa Kaldırmak...
17 Nisan 2022 Pazar
Bu Deliye Sahip Çıkalım
…
Beşinci
mevsimin ortalarına gelmiştim…
Böyle
bir yanımda yağmurlar yağıyor fırtınalar, kıyametler kopuyor da diğer yanımda
sanki yaprak kıpırdamıyor gibi…
Uzaklara
gitmiş gelmesini beklediğim gurbetçi düşüncelerime gebeyim şimdilerde…
Alışılmışın
dışında bir yaşam sürmeye heves ettim, Pazar günlerimi ayaklarımın gitmediği
kiliselere yönelttim, bir günah çıkarma meselesi, bir geçim kaygısı yahut
başlamaya niyet etmeden bitmeye yüz tutmuş gönül meselesi gibiydi inanç meselem…
Tanrıyla
aramda süregelen ve değişime tabii olmayan bir tartışmadır devam ediyor işte…
Gelenin
de gidenden farkı yok inanır mısın Albayım halden anlamıyorlar, sen onları
saatlerce dinleyip bir psikolog edasıyla çözüm ararken onlar için, onlarsa sana
sadece “çok abartıyorsun , takma kafana, bunlar da geçer” gibi saçma sapan
şeyler ile seni teselli ediyorlar, adalet bu mu Albayım?
Ben
onların inandığı adaletin kervanını s*keyim be Albayım…
Sonun
da bana bunları da söylettiler ya daha da bir şey demiyorum ben Albayım, ama
bana da yazık, düşüncelerime de yazık be Albayım…
Ben
kaç aydır çıkmayan günahlarım yüzünden kilise de yatan düşüncelerime
refakatçilik yapıyorum Albayım, insanlar yüzünden hastalanmış düşüncelerim var
benim, çözüm aramaktan kaçan çok kıymetli eşim dostum var, benim sırtım hiç yere
gelir mi aşk olsun Albayım , hiç tanıyamamışsın beni ve çevremi bak bana nasıl
da tek başıma koca bir ordu gibi her şey ve herkese karşı dimdik ayakta
gibi ama yerle bir duruyorum…
Şimdi
anladın mı Albayım beni? Bu nasıl bir yorgunluk bu nasıl bir tükenmişlik
anladın mı Albayım…?
Üç
noktalarımın geçmişinden gelen bir acıyı ben onurla günümüze kadar getirdim ve
sonsuza dek uslanmaz bir yara gibi taşıyacağım üzerimde…
Felsefi
düşüncelerimin içine, yer yer karışan komünist fikirlerime saygı duyulsa keşke,
kimsenin görmediği yanımı herkes görse ve toplumsal bir kampanya başlatılsa
mesela “bu deliye sahip çıkalım” diye, anlıyor musun Albayım, bu deliye sahip
çıkılsa…
Mevsimler
değişti, tanıdığım tanımadığım insanlar, gittiğim gitmediğim bütün şehirler,
ülkeler, küresel iç ve dış savaşlar fikirler, düşünceler, kağıtla kalem, yer
yerinden oynadı, gök kahrından ağladı, her şey değişti de bir ben bir de
zihnimdeki oyunbaz düşler değişmedi işte Albayım…
Kaçıncı
rövanşı oynuyoruz bilmiyorum, ama anlam veremediğim tek şey ben her seferinde
yenik düşmeme rağmen oyun hep uzatmalara gidiyor Albayım, oysa ben artık
kitabımı kolumun altına alıp öbür taraf diye nitelendirilen öğretilmiş dünyaya
gidip , onlara da anlatmak istiyorum aslında kurgudan ibaretti inanmışlığımız, bir insana, bir tanrıya…
Yazık
ettiler kendilerine Albayım, insanlar kendilerine ve kendilerinden sonra
gelecek olanlara çok yazık ettiler,
kendi inandıklarını sonrakilere dayatarak onlarında hayatlarıyla oynadılar,
oysa bıraksalardı da herkes kendi istediği şeye inanıp o yönde ilerleseydi,
belki şimdi bireysel veya toplumsal düşünceler yerine tamamen (insansal) insancıl düşünceler olurdu, savaş diye bir sözcük olmazdı, dünyayı yerle bir etmek yerine
yaşanılabilir bir yer olarak kalmasını sağlayacak fikirler öne sürebilirdik…
Gelişler
kadar gidişler bıraktım adımladığım yerlere ben Albayım, insanlar görsün ki ben
ne kadar geldiysem onlar için, koşar adım uzaklaşmamı sağladılar kendilerinden,
şimdi mi; insanlara kutsal bir kitabın ilk buyruğu gibi sesleniyorum “insan
olan hiçbir şeyi ve hiçbir yeri sevmeyin” diye, üzgünüm Albayım bende de adalet
terazisi şaştı artık…
Acılardan
yapma oyuncaklar, hüzünlü şarkılar, kan kırmızı şaraplar, ve tanrının en net
gördüğü yerde, ellerim ellerinde, herkesi şahit tutarak kilisenin tam ortasında
dans ediyorum en ölü niyetlerimi avuçlarıma alarak…
Bu
günah çıkar mı Albayım, bu beden iyiye döner mi, “sev” diyen kitabı bana mı
yazdılar, “Yuhanna ve Matta” anlar mı halimden ben böylesi her şeyi sevmekten
vazgeçmişken…
Tanrının
havarilerini şahit tuttum kendi içimdeki duygularımın vaftiz törenine,
kötüsünden ayırt edilen bütün iyi niyetlerimi kurban ettim, huzurunda bir
kutsal kitabın…
Hava
şartları elverişli olmadığı için uzaktı insan insandan benim gözümde Albayım,
imkanlar bu kadar kısıtlıyken nasıl olurda kavuşurdu elleri ellerime bir Tanrının…
Cümleye
“sözün özü” diye başlasam ne fayda sözümün içinde özüm kalmadıktan sonra
Albayım, resmi ve gayri resmi bütün inanışlarımı aşkla karışık, kilise kapısına
bırakıp kaçtığım bir yerdeyim şimdi, dünyanın güzelleşmesi için, elimde bir
mektup, gördüğün görmediğin herkese böyle buyur Albayım “Bu deliye sahip
çıkalım…”
Aşkın
Şairi / 7.His