…
Gecenin körü mü sabahın seheri mi bilmem,
yine yazıyorum görünüşe göre.
Ve sen, sana yazdığımı düşünerek okuyacaksın
her zaman ki gibi yazdıklarımı, ama ‘okuma’ çünkü sana gibi yazılmış ama adresi
sen olmayan yazılar yazıyorum artık, ne büyük yanılgı ki, sana benzeyen ve sana
yazıldığı düşünülen satırlarımda nefes alıyorum ben.
Bana ilk sarıldığın günü hatırlıyor musun?
Muhtemelen hatırlamıyorsun, Nisan’ı Mayıs’a bağlayan bir günün ortalarıydı
vakit, içimde sen kokulu yağmurlar, dışımı bürüyen toprak kokusu, ve tarifi
mümkün olmayan bir sarılış! İçimden ılık ılık akıp giden şeyler oldu o an,
giden neydi bilmiyorum! Sanki kalbim ‘bana müsaade’ der gibi kalkıp gitti
benden, öylece kalakaldım. Sen şimdi neler düşünüyorsun kim bilir? Acaba aklı
nerde, kalbi kimde? Kime yazıyor bunları diye düşünüyorsundur, ya da
düşünmüyorsun kim bilir? Erkek aklı işte düşünceler bundan öteye gitmez ve
bilirim ki sen asla bu yazıyı okumayacaksın ve hiçbir zaman da bu soruları
sormayacaksın!
Benim yazacaklarımsa bundan öteye gitmez zaten, e madem her şey
de anlaştık, bi çay içeriz artık ne dersin? Uzaktan uzağa tabii, sen kahveni iç,
ben çaya hayır demem bilirsin. Anlaşılması güç şeyler düşlüyorum, kağıda
dökülmesini istemediğim şeyler belki bunlar, iki satırın arasındaki araftayım
ben ve sen benim sol yanıma düşen en gereksiz ve yersiz ateşsin. İçim yanmıyor
diyemem ama bütün bu acılarımın ve satırlarımın sahibi sensin de diyemem, ne
biliyim işte sanki yine rakıdan dönüyor dünya gözümde ve ben ne dediğimi
bilmiyorum. Sana yazıldığını düşünerek ‘okuma’ bunları çünkü artık sana dair
yazılacak fazla bir şey kalmadı bende ve anladım ki artık sende herkes gibisin
diyordu ya şair; haklı, artık sende herkes gibisin ve şimdi herkes gibi oku
satırlarımı…
Aşkın Şairi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder